Hayatım boyunca birçok kırılma noktası yaşadım. Öyle zamanlar oldu ki, çevremde her şey yerle bir olurken içimde minicik bir ses bana "buradan da geçersin" dedi. Bu sesin kaynağını yıllar içinde anlamaya başladım: psikolojik sağlamlık.
Psikolojik sağlamlık, sadece "güçlü olmak" değil. Asıl mesele, yeniden ayağa kalkabilmekte, içimizdeki sesi duyabilmekte ve kendimize yoldaşlık edebilmekte. Bu yazımda, psikolojik sağlamlığı etkileyen faktörlerin belki de en önemlisini; bireysel özelliklerimizi, yani içsel kaynaklarımızı paylaşmak istiyorum.
Kendini Tanımak: Fırtınada Pusula Taşımak Gibi
İnsan en çok kendinden kaçarken zorlanıyor. Duygularımızı bastırdıkça, düşüncelerimizi görmezden geldikçe, aslında içsel gücümüzü de sessize alıyoruz. Oysa ki öz farkındalık, sağlamlığın ilk adımı. Ne hissediyorum? Neden böyle düşünüyorum? Hangi düşüncem beni aşağı çekiyor? Bu soruları kendime sorabildiğim dönemlerde, en zor anlar bile anlam kazanmaya başladı.
- Umut Etmek: Belirsizliğe Rağmen Işığı Hatırlamak
İyimser olmak, her şeyi tozpembe görmek değil. Ama biliyorum ki, umudu koruyabilen insanlar daha kolay toparlanıyor. Benim için umut, çok şey yitirdiğim dönemlerde bile sabahları o kahveyi demlemeye devam etmekti. Bir anlamda “yaşamla inatlaşmak” değil, onunla iş birliği yapmaktı.
Kontrol Nerede?
Yıllarca dışsal şartlara tutunmaya çalıştım. Ama sonra fark ettim ki, ne kadar dışarıya bağlı yaşarsam, o kadar savruluyorum. İçsel kontrol odağı dediğimiz şey, "Ben elimden geleni yaparım, sonrası akışa aittir" diyebilmek. Bu anlayış, yükümü hafifletti ve beni güçlendirdi.
- Kendimize Şefkat Gösterebilmek
Belki de en çok unuttuğumuz şey bu: Kendimize iyi davranmak. Hata yaptığımda, düştüğümde, tükenmiş hissettiğimde… en çok ihtiyaç duyduğum şey anlayıştı – başkalarından değil, kendimden. Şefkat, dışarıdan gelmediğinde bile içeriden yükselebilir.
Son Söz
Psikolojik sağlamlık; krizleri yok saymak değil, onlara rağmen kök salabilmektir. Bunun yolu da dışsal çözümlerden önce, içsel kaynaklarımızla temasa geçmekten geçiyor. Bize iyi gelen şeyleri fark etmek, sesimizi duymak, düşsek de kendimize el uzatmak… Bence en kıymetli dayanıklılık burada saklı.
Bir sonraki yazımda, bu içsel kaynaklarımızı besleyen çevresel faktörlere, ilişkilerimize ve sosyal desteğin gücüne değineceğim.
Sevgiyle,